

Kadın ve Erkek Birlikte Nasıl Mutlu Olur?
Kadın beyni, erkek beyninin özelliklerini, bunun yaşamlarımızı nasıl kolaylaştırıp, zorlaştırdığına ve mutluluklarımızı nasıl etki ettiğine dair bir yazımız olacak. Konunun önemine istinaden bunu iki bölümde yapmayı planlıyorum. Konumuza başlayacak olursak;
Yaratılış formatımızı bilmemiz, kadın ve erkek cinsiyetin getirdiği temel özellikleri öğrenmemiz, karşımızdaki insan veya insanlar ile daha iyi iletişim kurmamızı, tanımamızı sağlar. Kadınların ve erkeklerin, kendi cinsinin ve karşı cinsinin yaratılıştan gelen özelliklerini bilmesi durumunda, evlilik içerisinde, sosyal yaşamda, iş hayatında, bir araya geldikleri her ortamda, birbirini anlamak hususunda avantaj elde ederler, problemleri daha kolay çok ve daha anlayışlı hareket edebilirler.
Bu farklılıkların önemine dair detaylara geçmeden önce kadın beyni ve erkek beyni arasındaki farklılıklar nedeniyle iki tarafa ait bazı farklılıkları göstermek istiyorum. Kadının yapısı genel olarak duygusal, erkeğin ise daha mantıksaldır. Kadınlar sorunun nedenine odaklanır, erkekler çözüme ve sonucuna odaklanır. Kadınlar duygularını ağlayarak, erkek ise öfkelenerek gösterir. Kadın ilişkide, kendine değer verilmeyi, dinlenilmeyi ve anlaşılmayı ister. Erkek ilişkide yeterli, güçlü olduğu ve eşi tarafından taktir edilerek hissettirilmesini ister.
Kadın sorunlarını konuşarak, anlatarak içini döker, rahatlar. Erkek ise bir sorunla karşılaştığında sessizleşir, konuşmak istemez ve kendi içinde çözüm bulmaya çalışır. Kadınların hafızası daha güçlü, daha çok olayı kayıt eder. Erkek beyni olayları çabuk unutur ve hafızası pek kuvvetli değildir.
Kadın beyni ve erkek beynine yada aralarındaki yaratılıştan gelen fıtrat farklılıklarına dair kısaca bahsettiğimiz bu hususlar evlilikler içerisinde ciddi sorunlar olarak karşımıza çıkmakta. Erkekler yaşadıkları bir tartışmada eşinin hemen duygusallaşıp, ağlamasına kızarlar çünkü bu durumun problemi büyüttüğünü ve çözmediğini düşünürler. Kadınlarda erkeğin mantıklı düşünmesi nedeniyle kendilerini anlamadığını, dinlemediğini, değer vermediğini düşünürler.
Kadının duygusal, incinen, narin, hassas tarafı ile geçmişte yaşamış olduğu olayları, kişileri unutamamasına ve affedememesine sebebiyet vermektedir. Erkek ise yaşamış olduğu olayları mantıksal bir yaklaşım ile bakmakta, geçmişte takılı kalmadan, önüne bakarak halletmeye çalışmaktadır. Taraflar birbirini duygusal davranmakla veya kendisini anlamamakla şeklinde suçlayarak, tartışmayı büyütebilmekte ve yıllarca problemler çözümlenememektedir.
Bu tür durumlarda her iki taraf olaya sadece kendi penceresinden bakmaktadır. Bu şekilde bakmak yerine, kendi cinsiyetinin getirmiş olduğu özelliklerin farkında olsalar, karşı tarafın davranışının sebebinin kökeninde yaratılış fıtratı olduğunu kabul etseler birbirlerine daha anlayışlı yaklaşabilir.
Kadın ve erkek cinsiyetleri arasında fiziksel, biyolojik, hormonal ve bazı nörolojik farklılıklar bulunmaktadır. Fiziksel, biyolojik farklılıklarımızın yaşamımızda daha görünür olması ve aldığımız eğitimlerin katkısıyla farkındayken, hormonal ve nörolojik (beyin) farklılıklarımızın çok farkında ve bilincinde değiliz. Ancak son zamanlarda yapılan bilimsel araştırmalar ile bu farklılıklar daha çok gündeme gelmeye başlamıştır.
Kadın ve erkeğin arasındaki yaratılıştan gelen bu farklılıklar birbiriyle ilişkilerini, iletişimlerini, aile hayatını, sosyal yaşamı, toplumu etkilemesi nedeniyle ruh sağlığı uzmanlarınında bu konu üzerinde yoğun araştırmalar yapmasına sebebiyet vermiştir. Bebeklikten başlayarak, okul öncesi, ergenlik, gençlik ve yetişkinlik dönemlerinin gelişim evrelerinde fiziksel ve biyolojik farklılıklar yanısıra, hormonlarının ve beyin özelliklerinin bilinmesi insanın hayat hikayesine olumlu katkı sağlayacaktır.
Mesela çocukların gelişimsel özelliklerini bilmek, hangi evrede neler yapabileceğini, yapması gerektiğini bilmek onları hayata hazırlamak açısından önemlidir. Farklılıklar daha beşikte başlıyor. Psikologların yaptığı klinik araştırmalara göre, erkek bebekler ortalıkta gezinip oyalanırken, kız bebekler zamanlarının çoğunu çevrelerini gözlemleyerek geçiriyorlar. Kız ve erkek çocuklarının eğitime yaklaşımlarının farkında olmak, çocukları bu bilinçle hayata hazırlamak onları gelecekte başarılı olabilmesinin alt yapısını sağlayacaktır.
Aynı şekilde, kız ve erkek çocukları derslerinde başarı faktörleri nedir? Hangi alanlarda daha başarılı oluyorlar? Çocukların başarısız olma nedenleri arasında cinsiyet farklılıklarının rolü nedir? Hangi meslek dalları onları daha mutlu kılıyor? Bu soruların cevaplarını bulabilmek, okul seçimi, meslek seçimi yaparken doğru kararlar alabilmeyi de sağlayacaktır. Kadın ve erkeklerin fıtratlarını zorlamayacak, fıtratlarına uygun seçimler yapmaları, severek okumalarını, çalışmalarını sağlayacaktır.
Kadın ve erkeğin birbirini daha iyi anlamasına sebebiyet verecek olan fıtrat farklılıkları yani kadın beyninin ve erkek beyninin çalışma farklılıkları, liselerin ve üniversitelerin müfredatına girmesi, kişinin kendini daha iyi tanımasına, aile yapısının korunmasına, çocukların daha iyi yetiştirilmesine, sosyal yaşamda insanların birbirini anlamasına, iş ortamından çatışmaların önüne geçmesi açısından muhakkak faydalı olacaktır.
Kadını kadın yapan, erkeği erkek yapan farklılıklar yani fıtrattan gelen özelliklerin yanısıra genlerimiz, mizacımızla birlikte, sosyal öğrenmeyi gerçekleştirdiğimiz yetiştiğimiz ve rol model aldığımız aile ortamımız, eğitimimiz, sosyal çevremiz, zamanla edindiğimiz kültürel birikimlerimiz duygularımızı ve düşünme şeklimizi, olaylar karşısında ve ilişkiler içerisinde iletişimimizi ve davranışlarımızı etkileyen en önemli etkenler olarak ortaya çıkıyor.
Kadında erkek arasında cinsiyet açısından bir üstünlük olmamasına rağmen, yaratılış fıtratları, özellikleri nedeniyle birbirine eşit olmayıp, birbirinden farklı yönleri vardır. İkisinin de yapacağı veya yapamayacağı, yapmakta zorlanacağı şeyler vardır. Bu farklılıklar birbirini tamamlayacak şekildedir. Farklılıklarımızı hayal kırıklığı olarak görmemeliyiz.
Son olarak bu bölümde şunu ifade etmek istiyorum. Duygularımızı denetleyemeyiz ama davranışlarımızı denetleyebiliriz ve bundan sorumluyuz. Yaratılıştan gelen farklılıklarımızın bilincinde olursak ve buna göre hareket edersek, kendimizi ve eşimizi daha iyi anlar, buna göre hayatımızı inşa ederiz.
Evlilikte Mutlu Olmanın Yolu, Eşlerin Birbirini Tanımasından Geçer.
Geçen haftaki yazımızda kadın ve erkek beyninin farklılıklarının bilinmesinin önemi üzerinde durmaya çalıştık. Yaratılıştan gelen özelliklerimizin, farklılıklarımızın psikolojimizi, evliliklerimizi, insanlarla ilişkilerimizi nasıl etkilediğine ve buna dair bilinçli bir yaklaşımda bulunmamız gerektiğinin üzerinde durduk. Bu yazımızda daha detaylı bilgiler ve örnekler vermeye çalışacağım.
Beynin sol kısmında bulunan matematiksel zeka, mantıksal düşünme, kelime, sayı ve sembollerle ilgilenir. Sebep-sonuç ilişkisini kurmamızı ve analitik düşünebilmemizi sağlar. Sağ kısmında ise duygusal zekâ. duyguları anlama, yönetme ve başkalarının duygularını anlayabilme yeteneğimizi ifade eder. Sağ beyin, duygusal anlayış ve empati gibi becerilerin gelişiminde önemli bir rol oynar.
Bilimsel araştırmalarda kadın beyni, erkek beynine göre daha avantajlı gözüküyor. Kadınların beyni, bilgiyi her iki yarımküreyi kullanarak işleme eğiliminde, erkeklerde ise tek yarımküre içindeki bağlantılar ile bilgiyi işlemekte. Kadınlar duygularını daha rahat ve ayrıntılı ifadeler kullanmalarının sebebi amigdala ve hipokampüs bölgelerini daha aktif kullanabilmeleri sebebiyledir. Erkekler duygularını ifade etmekten ziyade olayları çözme odaklı ve daha mantıksal analiz yapma eğilimindedir.
Kadınlar beynin her iki lobu aktif olarak kullanabilmeleri nedeniyle, bir durum hakkında konuşurken, genellikle duygularını katarak ayrıntılı anlatırlar, erkek ise daha yalın ve az konuşmaya yatkındırlar. Mesela eve geç kalan erkek “Yol kaza nedeniyle kapalıydı. O nedenle geciktim veya sadece trafik sıkışıktı” der. Kadın ise “Yolda feci bir kaza gördüm, sürekli polis, ambulans sirenleri vardı, araçlar birbirine girmiş, nasıl üzüldüm bir bilseniz, hala kendime gelebilmiş değilim, trafik de uzun süre açılmadı. O nedenle geciktim. Çok üzgünüm” şeklinde daha ayrıntılı ifadeler kullanabilir. Kadın beyninin bu özelliği sebebiyle, erkeklere göre kadınların daha çok konuştuğu düşüncesini oluşturur. Kadın ve erkek, bir tarafın az konuşmasının nedenini bilmesi veya diğer tarafın çok konuşmasının sebebinin bir ihtiyaçtan kaynaklandığını, beyninin özelliğinin bir yansıması olarak görmesi, kabul etmesi halinde bunu birbirlerine eleştiri konusu yapmayacaklardır
Kadınların beyni daha kompleks özellikler göstermesi nedeniyle, kadın bir konuyu pek çok bakış açısıyla değerlendirirken, erkek aynı konuyu bir iki yönden irdeleyebilirler. Kadınlar bir konu üzerinde konuşmaya başlayıp olayları her şeyle bağlantılı hale getirebilirlerken, erkekler beyinlerindeki kategori konularından birini seçip o konu etrafında uzun saatler konuşabilirler. Kadınların tek bir konuyla başlayıp konudan konuya geçebilmeleri, erkeklere göre daha konuşkan olması sosyal ortamlara daha çabuk adapte olmasını ve stresini daha çabuk atmasını sağlıyor.
Kadınların duygusal ve hafızaların güçlü olması nedeniyle yaşadığı birçok olayı unutmaz, detayları ile hatırlar. Duygusal, ince ve narin tarafı olumsuz bir olay ve söylem karşısında çabuk hassaslaşmasına, kırılmasına sebebiyet verirken, bu anıyı güçlü hafızası nedeniyle unutamamaktadır. Yaratılıştan gelen bu özelliklerinin birleşmesiyle birlikte kadın geçmişte takılı kalır, kendini çok yorar ve yıpratır. Geçmişi bitiremez, devamlı kurgular ve vehimler üretir. Olumsuz duygu ve düşüncelerin girdabında devamlı dolanıp durur.
Erkeklerin kadınlar kadar güçlü bir hafızası olmamasının etkisiyle yaşanan olayı veya olayın detaylarını unutabilmekte, beyninin mantıksal yönünün ağır basmasıyla, yaşadığı olaylara ve sözlere kadın kadar çabuk kırılmamaktadır. Farklı anlamlar aramamakta, detaylara takılmamaktadır. Bu nedenle olayları çabuk bitirip, önüne bakma eğilimindedir. Bu nedenle erkekler, eşi ile tartışmalarında bunu uzatacak ne var, tamam unutalım, bırakalım geçmişte yaşanan şeyleri konuşmayı sözlerini çok fazla kullanırlar.
Tam da burası iki tarafın birbirini yaşadıkları olayları bakış açılarının farklılıklarını anlaması açısından önem arzetmektedir. Erkek, kadının duygusal tarafını anlamalı, yaptığı hataları telafi etme yönünde samimi bir gayret içinde olmalı. Olayı büyütecek ne var diye hafife almadan, eşinin kırılan tarafını onarabilmelidir. Kadında, erkeğin mantıksal tarafı ile hareket ettiğini görüp kendisine değer vermediği şekliyle değerlendirmemeli ve iç dünyasında olayları daha çabuk bitirebilmelidir. Kızgınlığı ve kırgınlığı nedeniyle eşini cezalandırmamalıdır.
Kadın duygusal, daha yumuşak, şefkatli, merhametli, narin, kırılgan bir yapıdadır. Kadının bu yapısı onun daha zerafetli, nezaketli ve edalı olmasını sağlamaktadır. Bu da kadının gücüdür ve erkek tarafından sevilmesine sebeptir. Kadın eşi tarafından sevilmeyi, değer görmeyi, korunmayı, kollanmayı ister. Eşi tarafından sevilmediğini, değer verilmediğini düşünen kadın eşinin davranışlarına, yaklaşımlarına, sözlerine şüphe ile bakar. Bunları devamlı sorgulayan kadın eşi ile çeşitli sebepler ile tartışarak hem eşini test eder hem de düşüncelerinde haklı olduğunu ispat etmeye çalışır.
Erkek genel olarak kadına göre daha sert mizaçlı, cesur, fiziksel olarak güçlü, kuvvetli, korumacı, bağımsız, serüvenci bir yapısı vardır. Erkekler karar verici, daha organizatör yapıdadır. Yeterliyim, yetenekliyim diye düşünür. Erkek övülmeyi, onere edilmeyi, başarılarının görülmesini ister.
Erkek kadında neşe, cilve, yumuşaklık ve çocuksuluk arar. Sert, inat, iddiacı, çok bilmiş, emirler yağdıran kadınlar, erkeği rahatsız eder. Erkekler rekabet içine gireceği, güçlü, her şeyi yapan, her şeye müdahale eden, kendisini yönlendiren, yönetmeye, tahakküm kurmaya çalışan kadın istemez. Bu mücadeleden yılan, yorulan erkek, tartışmalardan kaçınmak için iletişimi azaltabilir, kabuğuna çekilebilir. Evlilik içerisinde saygı görmediğini düşünen erkek eşine sevgi veremez. Erkeği ile güç yarışına giren kadın, bu savaştan en çok yıpranan taraf olarak çıkmaktadır. Bu durum kendisini eksik ve güçsüz hissetmesine neden olur. Kadın ise kendisine yardımcı olunmasını, destek verilmesini sevgi ifadesi olarak algılar. Erkeğinin yardımcı olmamasını ilgisizlik, sevgisizlik olarak adlandırılır ve bunun sancısını çeker.
Erkek, kadının şefkatine, desteğine, ilgisine ihtiyaç duyar. Kadın esasen doğal fıtratı ile erkeğine göstereceği ilgi, sevgi, narinlik, nazı ile zaten erkeğin gönlünü rahatlıkla kazanır. Rahat kazanacağı savaşı, fıtratına aykırı erkeksi özellikler sergileyerek mücadele kadını çok yıpranmakta, kalbinde ciddi yaralar açmaktadır.
Evlilik ilişkisinde kadının dişil, erkeğin eril tarafı birbirini tamamlayıcı özelliktedir. Erkek, kadında kendinde olmayan duygusal, zerafetli yapıyı, kadında erkekte, kendinde olmayan koruyucu, kollayıcı, güçlü bir yapıyı arar. Genel olarak kadın kendisi gibi davranan duygusal, hassas, kendisini koruyamayacak bir erkek istemez. Kadında, kendinden çok konuşan, laubali hareket eden, basit, güçsüz erkekleri sevmez.
Kadınlar beyin özellikleri nedeniyle birçok detay gibi önemli günleri, tarihleri unutmaz. Erkeğin evlilikte önemli günleri, tarihleri hatırlayamaması, kadında değer verilmediği hissi doğururken, bu durum erkeğin güçlü bir hafızası olmamasından kaynaklanmaktadır. Kadınlar aynı anda birçok işi yapabilirken, erkekler yapamazlar. Mutfakta yemek yaparken, aynı zamanda çocuğa bakıp, telefonla görüşebilir. Ama erkek aynı anda hem gazete okuyup, eşini dinleyemez. Kadın bu tür yaşanan durumları şahsileştirmek, alınganlık yapmak yerine erkeklerin yaratılıştan gelen genel tabiatları olduğunu kabul ederse, bunlar evlilik içinde problem oluşturmayacaktır. Erkek ise kadının ilişkide dinleniyor, anlaşılıyor, duygularını paylaşarak rahatlıyor olmasını göz önünde bulundurarak, eşine dikkatini vererek problem çıkmaması için gayret edebilir.
Erkek bir sorunla karşılaştığında sessizleşir, içine kapanır, konuşmak istemez ve kendi içinde çözüm üretir. Kadın sorunlarının erkek tarafından hemen çözümlenmesini istemez, dinlenmek ve anlatarak rahatlamayı ister. Kadın için önemli olan içini dökmektir. Erkek daha az göz teması kurarken, kadın göz temasına önem verir. Erkek kendisine ihtiyaç duyulmasını, yardım istenilmesini, güvenilmesini ister. Kendisine ihtiyaç duyduğunu hissettiği kadına karşı ilgi duyar ve kendisini daha güçlü ve enerjik hisseder. Kadın ise ihtiyacına cevap verilmesi halinde sevildiğini hisseder ve güçlenir.
Bir araştırmaya göre, mutluluk hormonu olarak adlandırılan serotonin üretiminin erkeklerde, kadınlara oranla %52 daha fazla olduğu, buna istinaden kadınların, erkeklere oranla depresyona daha fazla yatkın olduğu ifade edilmektedir. Stres, depresyon ve psikolojik sorunlar nedeniyle kadınlar erkeklere göre çok yüksek bir oranda uzmana müracaat ederler. Bunun nedeni kadınların sorunlarını erkekler gibi kendi içlerinde çözmeye çalışmaması, farkındalıklarının yüksek olması ve çözüm aramaya daha istekli olmalarıdır.
Kadının duygusallığı romantizm, erkek ise erotizm olarak algılamaktadır. Kadın duygusal yapısı itibariyle sevildiğini yeterince duymaz, görmez, bilmez ise erkeği kendinden yoksun kılar, uzaklaştırır, yatakları ayırarak cezalandırır. Erkek ise eşi tarafından istenmemesi nedeniyle kendini yetersiz hisseder. Enerjisini boşaltamamanın sancısı ile eşine için için öfke duyar
Evlilik ilişkisinde cinselliğin yeri, ortalama %60-70 arasında olduğu kabul edilmektedir. Böyle önemli bir konuda, kadın ve erkeğin cinsellik algılamasında farklılıkları bilmek, iki cinsin birbirleriyle çok daha güzel ve uyumlu beraberlikler kurmasını sağlayacaktır. Erkek eşinin görselliğinden, güzel bir sesten, kokudan, bir anının canlanmasından, erotik bir figürden ya da görüntüden uyarılma yaşayabilir. Kadınlar, erkeklere göre daha geç ve güç uyarılır. Uyarılmasında duygusallık ve romantizm önemli etken olup, daha çok güzel sözlerden, dokunuşlardan uyarılır. Ama erkekte yalın, sonuç odaklı cinsellik daha baskındır. Erkekler kucaklamak, kadınlar ise kucaklanmak ister. Bu farklılıklar gösteriyor ki, erkek önce kadınının kalbini fethetmesi gerekmektedir.
Kadın beyni daha empatik olduğundan, iletişim esnasında karşısındaki kişinin bakışından, duruşundan ses tonundan ve beden dilinden o kişinin duygularını daha kolay anlar. Çocuğunun bir sıkıntısı olduğunda ya da eşinin iş hayatında bir şey yaşandığı, yakın bir arkadaşının özel hayatında yaşadığı olumsuzlukları konuşmadan da içgüdüsel olarak hissedebilir. Özelikle ergenlikten sonra kadın bilhassa ses ve yüz analizinde çok yeteneklidir. Kadın vücut dilini çözme ve konuşmadan karşısındakini anlayabilme içgüdüsü erkeğe göre daha da gelişkindir. Ayrıca kadınlar beden dili ve ses tonunu, konuşmayı destekleyecek bir yan faktör olarak daha çok kullanırlar. Bu yüzden de iletişimleri daha güçlüdür. Erkeğinin konuşmamasını, problemlerini anlatmamasını bunun için kendine çok dert edinir.
Erkekler yarış yapmayı severler, başarıya odaklı hareket ederek, birbirleriyle güç yarıştırmayı severler. Erkekler ilişkilerde agresif, saldırgan ve kavgacı tutumlara daha meyillidirler. Erkeklerin futbol fanatikliği, saldırganlık dürtülerini ve başarı arzusunu, ikincil yöntemlerle tatmin etmekten gelmektedir. Kadınlar sessiz ve sakin olup, şiddetten uzak durmaya çalışırlar. Genel olarak dini inançlar, kültürel değerler kadınlarda daha yoğundur. Erkekler olaylara karşı serinkanlı yaklaşıp, olayı yönetebilirken, kadınlar genel olarak panik yaşayabilir, dona kalabilir, aceleci davranabilirler.
Kadınlar, okuma yazmayı daha çabuk sökerler, kitap okumaya daha istekli olup eğitime daha çabuk adapte olurlar. Bilhassa sözel branşlara daha fazla eğilimlidirler. Eğitim hayatı boyunca kendini ifade edebilme yeteneği kızlarda, erkeklere göre çok daha fazladır. Öğretmenlik, halkla ilişkiler, eğitmenlik, iletişim, psikoloji gibi konuşma, anlama, algılama yeteneğine dayalı mesleklere ilgileri daha fazladır.
Erkeklerde yön ve uzak mesafeleri fark etme becerisi daha güçlüdür. Erkeklerin beyninde ise uzamsal zekâ daha geniş yer kapladığı için matematik, üç boyutlu düşünme ve yön bulmaya daha yatkındırlar. Ticarette, mimarlık, kaptanlık ve mühendislik gibi mesleklerde daha fazla erkeğin bulanmasının sebebi budur.
Erkekler futbol, bilardo gibi oyunlarda da bu özelliklerini iyi kullanabilirler. Bir dergi tezgahının önünde sistemleri çözüp, keşfetmeye yönelik erkek beyni, bilgisayar, otomobil ya da tamir gereçlerine ilişkin dergilere yoğunlaşırken, duygusal yönü ağır basan kadın beyni aşk, güzellik ya da ebeveynlikle ilgili yayınlara yönelir." şeklinde konuştu
Kadınlar genelde bir karar vermeden önce detaylı araştırmayı tercih ederler. Alışveriş sitelerinde çok uzun gezinebilirler veya mağaza vitrinleri dolaşanların çoğunun kadın olması dikkat çekicidir. Kadınlar renkleri ve renklerin farklılıklarını daha kolay ayırt ederler. Bundan dolayı kolay karar veremezler. Erkekler için ise satın alınacak şeyin işlevsel olması onlar için yeterlidir. Erkekler ise daha çabuk karar verirler. Dolayısıyla erkekler kadınlara oranla daha hızlı karar verip, alışverişi kısa sürede bitirebilirler.
Yüzyıllar boyu yaşanan kültürel cahillikler, ataerkil yapılar neticesinde, erkeğin kadın üzerinde kurduğu tahakkümler, kadınların acılar ve sancılar yaşamasına, kendini ifade edememesine, değer görmemesine sebebiyet vermiştir. Buna nispetle bilhassa son yüzyılda öne çıkan bazı akımlar, izmler, kadına özgürlük sağlamak, güçlü kılmak adına kadın ve erkek dengelerinin sağlanması yerine ters yönde bozulmasına sebebiyet vermiştir. Kadının erkeğe baskın çıkma çabası aile yapısını zorlayacak mücadelelere sahne olmaktadır. Kadın kendine özgürlük alanı oluşturacağım, güçlü olacağım derken, kendi üstüne kaldıramayacağı yükler bindirmektedir. Bu durum bir yanlışın, diğer bir yanlış ile düzeltilmeye çalışılması sonucunu doğurmaktadır. Kadın ve erkek birbirlerini anlaması, desteklemesi, sükun bulması dünya hayatları için mutluluk kaynağı olacaktır. İnsanoğlunun eliyle dizayn edilmeye çalışılan izmlerinde mutluluk getirmediği ortadadır.
Kadın ve erkeğin birbirine çatışmak, ezmeye, tahakküm kurmaya çalışmak yerine kendilerini elmanın diğer yarısı gibi görüp, Yaratan tarafından birbirlerini tamamlayıcı şekilde yaratıldığının bilinci ile hareket edip, mutlu bir aile, mutlu bir yuva kurabilirler.
Özcan Dalgıç
Aile Danışmanı